Sosyal Medyada Paylaş

Cesedini Arıların Koruduğu Sahabe: Asım bin Sabit

“Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek,
Çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” (M. Akif)

Asım’ın nesline örnek olarak anlatılacak şahsiyetlerden biriydi O. Evs kabilesindendi. Evs’liler kavimlerini överken O’ndan bahseder ve şöyle derlerdi: “Bizden öyle bir adam var ki, şehit edildiği zaman cesedini arılar korumuştu.”

Cesedini Arıların Koruduğu Sahabe
Bedir ve Uhud savaşlarında Rasulullah (S.A.V)’in yanında bulunmuş ve civanmertçe savaşmıştı. Öylesine bir mücadele ortaya koymuş, Kureyş’in canını öylesine yakmıştı ki pek çok müşrik O’na kin biliyordu. Uhud savaşında iki oğlunu da kaybeden Sülafe binti Sa’d bin Süheyl O’nu eline geçirirse kafatasında şarap içeceğine dair adak da bulunmuştu. Müşriklerin öldürmeye yemin ettikleri O yiğit, Asım bin Sabit’ten başkası değildi.

Uhud savaşından sonra Rasulullah (S.A.V)’in yanına Adel ve Kare’den bir grup gelmiş ve Efendimiz (S.A.V.)’den kendilerine dini bilgiler öğretecek, Kur’an-ı Kerim okuyup-okutacak ve İslam’ın ahlakını öğretecek bir grup göndermesini rica etmişti.

Rasulullah (S.A.V.), bir rivayete göre 6, bir rivayete göre ise 10 kişilik bir grup belirleyerek gelen grupla beraber gönderir. Sahabe grubunun büyüğü ise Asım bin Sabit (r.a)’dır.

Sahabe topluluğu, Hicaz bölgesinde ki Hed’e vadisinin yamaçlarına geldiğinde, önceden planlandığı belli olan bir tuzağın içine düşmüştü. Hüzeylliler Sahabe topluluğunun etrafını kuşatmış ve onlara şöyle seslenmişlerdi.

- Biz sizi öldürmek istemiyoruz. Yalnız sizi vasıta kılarak Mekkeliler den bir şeyler almak istiyoruz. Sizi öldürmeyeceğimize dair Allah’a söz veriyoruz. (Yani teslim olursa canlarına ilişilmeyeceğine dair söz veriyorlardı.)

Bu söylenen sözde aslında bir tuzaktı. Sahabe topluluğundan bu seslenişe cevap ise Asım bin Sabit (r.a)’dan geldi:

- Bir mümin, kâfire teslim olmaz.

Ve bir şiirle devam etti Asım bin Sabit:

“Ölüm hak, hayat boş ve geçicidir,
Mukadderatın her türlüsü başa gelicidir.
İnsan, er ya da geç Allah’a rücu edicidir.”

Ve sözünü şöyle bağlar “Eğer sizinle savaşmazsam, anam çocuğunu yitirmiş olsun.”

Bu sözler üzerine cenk başladı. Zeyd bin Desinne ve Hübeyb hariç Asım bin Sabit ve arkadaşları şehit edildi. Zeyd ve Hübeyb ise esir edilerek Mekkelilere satılmış ve O’nlar da Mekkeliler tarafından şehit edilmişti.

Asım bin Sabit (r.a) şehit eden Hüzeylliler, O’nun kafasını keserek, kafatasını Sülafe binti Sa’d bin Süheyl’e satmak istiyorlardı. Kafasını kesmek için cesede yaklaştıklarında cesedin üzerini arıların sardığını gördüler. Ne zaman hamle yapmaya kalksalar arıların saldırısına uğruyorlardı. Birkaç kez denemelerine rağmen başarılı olamamışlardı. Nihayet içlerinden bir tanesi “Onu bırakın, akşam olup arılar gidince kafasını alırız” dedi. Böylelikle oradan ayrıldılar.

Hüzeyllilerin ayrılmasından sonra başlayan yağmur, sele dönüştü ve Asım bin Sabit (r.a) cesedini alarak bir meçhule taşıdı. O gün bugündür hiç kimse Asım bin Sabit’in na’şını bulamadı.

Haber Hz. Ömer (r.a)’a getirildiğinde şöyle dedi:

“Allah, mümin kulunu korur. Asım Allah’a ant vermişti ki, hiçbir müşrik kendisine dokunmasın ve kendisi de hayatında hiçbir müşrike el sürmesin. İşte Allah, hayatında O’nu koruduğu gibi öldükten sonrada korudu.” 

***


Asım’ın nesli demişti Akif, beklediği nesle seslenirken. Asım’ın yani Allah’tan başka kimseye baş eğmeyenlerin, teslim olmayanların nesli. Şeytanın, nefsinin güdümünde yaşamayanların nesli. Dünya menfaati için Allah’ın ayetlerini satmayanların nesli. Rahatı için değil, davası için yaşayanların nesli.

Selam olsun Asım’lara... Selam olsun o yolda olanlara…



Not: Makaleyi paylaşmak için alttaki paylaşım linklerini kullanabilirsiniz. Yeni yazılardan haberdar olabilmek için Google+ veya Facebook sayfamızı takip edebilirsiniz. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder