“Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek,
Çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” (M. Akif)
Çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” (M. Akif)
Asım’ın nesline örnek olarak
anlatılacak şahsiyetlerden biriydi O. Evs kabilesindendi. Evs’liler kavimlerini
överken O’ndan bahseder ve şöyle derlerdi: “Bizden öyle bir adam var ki, şehit
edildiği zaman cesedini arılar korumuştu.”
![]() |
Cesedini Arıların Koruduğu Sahabe |
Bedir ve Uhud savaşlarında
Rasulullah (S.A.V)’in yanında bulunmuş ve civanmertçe savaşmıştı. Öylesine bir
mücadele ortaya koymuş, Kureyş’in canını öylesine yakmıştı ki pek çok müşrik O’na
kin biliyordu. Uhud savaşında iki oğlunu da kaybeden Sülafe binti Sa’d bin
Süheyl O’nu eline geçirirse kafatasında şarap içeceğine dair adak da
bulunmuştu. Müşriklerin öldürmeye yemin ettikleri O yiğit, Asım bin Sabit’ten
başkası değildi.
Uhud savaşından sonra Rasulullah
(S.A.V)’in yanına Adel ve Kare’den bir grup gelmiş ve Efendimiz (S.A.V.)’den
kendilerine dini bilgiler öğretecek, Kur’an-ı Kerim okuyup-okutacak ve İslam’ın
ahlakını öğretecek bir grup göndermesini rica etmişti.
Rasulullah (S.A.V.), bir rivayete
göre 6, bir rivayete göre ise 10 kişilik bir grup belirleyerek gelen grupla
beraber gönderir. Sahabe grubunun büyüğü ise Asım bin Sabit (r.a)’dır.
Sahabe topluluğu, Hicaz
bölgesinde ki Hed’e vadisinin yamaçlarına geldiğinde, önceden planlandığı belli
olan bir tuzağın içine düşmüştü. Hüzeylliler Sahabe topluluğunun etrafını
kuşatmış ve onlara şöyle seslenmişlerdi.
- Biz sizi öldürmek istemiyoruz.
Yalnız sizi vasıta kılarak Mekkeliler den bir şeyler almak istiyoruz. Sizi
öldürmeyeceğimize dair Allah’a söz veriyoruz. (Yani teslim olursa canlarına ilişilmeyeceğine
dair söz veriyorlardı.)
Bu söylenen sözde aslında bir
tuzaktı. Sahabe topluluğundan bu seslenişe cevap ise Asım bin Sabit (r.a)’dan
geldi:
- Bir mümin, kâfire teslim olmaz.
Ve bir şiirle devam etti Asım bin
Sabit:
“Ölüm hak, hayat boş
ve geçicidir,
Mukadderatın her türlüsü başa gelicidir.
İnsan, er ya da geç Allah’a rücu edicidir.”
Mukadderatın her türlüsü başa gelicidir.
İnsan, er ya da geç Allah’a rücu edicidir.”
Ve sözünü şöyle bağlar “Eğer
sizinle savaşmazsam, anam çocuğunu yitirmiş olsun.”
Bu sözler üzerine cenk başladı.
Zeyd bin Desinne ve Hübeyb hariç Asım bin Sabit ve arkadaşları şehit edildi.
Zeyd ve Hübeyb ise esir edilerek Mekkelilere satılmış ve O’nlar da Mekkeliler
tarafından şehit edilmişti.
Asım bin Sabit (r.a) şehit eden
Hüzeylliler, O’nun kafasını keserek, kafatasını Sülafe binti Sa’d bin Süheyl’e
satmak istiyorlardı. Kafasını kesmek için cesede yaklaştıklarında cesedin
üzerini arıların sardığını gördüler. Ne zaman hamle yapmaya kalksalar arıların
saldırısına uğruyorlardı. Birkaç kez denemelerine rağmen başarılı
olamamışlardı. Nihayet içlerinden bir tanesi “Onu bırakın, akşam olup arılar
gidince kafasını alırız” dedi. Böylelikle oradan ayrıldılar.
Hüzeyllilerin ayrılmasından sonra
başlayan yağmur, sele dönüştü ve Asım bin Sabit (r.a) cesedini alarak bir
meçhule taşıdı. O gün bugündür hiç kimse Asım bin Sabit’in na’şını bulamadı.
Haber Hz. Ömer (r.a)’a
getirildiğinde şöyle dedi:
“Allah, mümin kulunu korur. Asım
Allah’a ant vermişti ki, hiçbir müşrik kendisine dokunmasın ve kendisi de
hayatında hiçbir müşrike el sürmesin. İşte Allah, hayatında O’nu koruduğu gibi
öldükten sonrada korudu.”
***
Asım’ın nesli demişti Akif,
beklediği nesle seslenirken. Asım’ın yani Allah’tan başka kimseye baş
eğmeyenlerin, teslim olmayanların nesli. Şeytanın, nefsinin güdümünde yaşamayanların
nesli. Dünya menfaati için Allah’ın ayetlerini satmayanların nesli. Rahatı için
değil, davası için yaşayanların nesli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder